24 Şubat 2009 Salı

Mezar Taşları - T.T.K.

Dost

Hızlı bir çalışma temposunun ardından saatin beş olduğunu Kat nöbetini devretmeye gelen hemşire arkadaşlar sayesinde fark etmiştik. Yoğun bir servisti çalıştığım servis, çocuk servisleri hastanelerin en yoğun ve gürültülü olan servisleridir. Artık günün yoğunluğu geçmiş, servis sessiz bir hal almıştı. Akşam tedavilerini henüz bitirmiş ofiste çay içmeye gitme telaşındaydım. Çünkü o günün ilk çayını içme fırsatı yakaladım diye düşünüyordum. Kep dağılmış, saç baş karışmış yorgun bitkin bir haldeydim. Tedavi odasından çıktığımda. Aynada kendimi tanıyamadım.
Ofise geldiğimde hemşire odasının telefonu çalıyordu. Oturduğum yerden büyük bir güçlükle ayağa kalktım ve telefona baktım. Karşıdaki ses acilde trafik yaralılarının olduğunu içlerinde çocukların da bulunduğunu, damar bulamadıklarından dolayı acile yardıma gelmemi söylüyordu. Tüm yorgunluğumu unutmuş, hızla acil servisine yönelmiştim ki diğer telefonda nöbetçi hekimin nöbetçi beyin cerrahı hekimiyle gelip gelmeme konusundaki tartışmasını duydum. Nöbetçi hekimin sesi ortalığı çınlatıyordu:
-- Ne yapalım? Bırakalım ölsün mü bu insanlar? Gelmek zorundasınız!
- ...
-- Gittiğiniz davet beni ilgilendirmez! Madem çok önemli bir davetti nöbet değiştirseydiniz.
-...
-- Siz
Hipokrat yemini etmediniz mi?
Konuşma böyle sürüp giderken gelen asansöre binerek koşarak acil servisine gittim. Her yer kan revan içinde ağlayan, koşuşturan, yakınını bulmaya çalışan bir yığın insan vardı. Bu kalabalıkta sağlıklı bir iş nasıl yapılırdı bilmiyordum. Ama herkes elinden geleni, birilerine bakma gayretini gösteriyordu.
Acil serviste yatak kalmamış sedyelere insanlar yatırılıp ilk müdahale yapılıncaya kadar bekletiliyor. Yukarıya; sevk edilen servise, yetersiz kalan personel yerine hastaları, aileleri çıkartıyordu. Onca kazazede içinde başında kimsesi olmayan ama durumu da oldukça ağır 15-17 yaş arası bir genç vardı. Gerekli müdahalesi yapılmış fakat sevk edildiği beyin cerrahi hekimi henüz görev yerine gelmediği için orada bekletiliyordu.
Kendime ait serum ve tedavileri uyguladıktan sonra o çocuğun başına giderek ilgilenmeye çalıştım şuuru yerindeydi konuştuklarımı anlıyor fakat cevap veremiyordu son anlarını yaşadığını görüyor ve yalnız olduğu için korkunç derecede üzülüyordum. Onu orada yalnız bırakamıyordum. Zaten ben onunla ilgilenirken acil servis boşalmış, tüm hastalar gerekli servislere dağıtılmıştı. Ellerimi sımsıkı tutuyordu. Bırakma dercesine gözlerinden yaşlar süzüldükçe, kendimi ben de tutamaz hale gelmiştim. Eğildim yanaklarından öptüm. "Bırakmayacağım seni sakin ol, Üzülme sakın" diyordum. Hiç tanımadığım, daha önce hiç görmediğim bu insana anlatılmaz bir yakınlık hissediyor, sanki onun acısının aynısını çekiyordum. Çok acı çekiyordu; hem yalnızlığından hem de geçirmiş olduğu beyin travmasından. Ne kadar süre daha onunla kaldığımı hatırlamıyorum. Avucumu bırakmasıyla kendime geldim. O artık aramızda değildi, bu dünyayı terk etmişti ve ben gelmeyen doktoru suçluyor içimden lanetler yağdırıyordum.
Derken beyin cerrahı hekim gelmişti. Hastanın daha doğrusu ex (Ölmüş) gencin üzerindeki çarşafı almamı söyledi. Çarşafı kaldırdığımda doktorun hiç bir şey söyleme fırsatı olmadan yere düştüğünü gördüm. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yemekli bir davetten gelmişti. Acaba çok mu sarhoştu ya da kalp krizimi geçiriyordu diye düşünürken diğer hekim arkadaşları olaya müdahale etmişlerdi bile. Ölen o gencecik insanin babasıydı bu doktor. Ve kendi evladının tedavisi için çok geç kalmıştı ne yazık ki. Oğlunun acısıyla felç geçirmiş ve görevine yeniden dönememişti.
Seni yeniden andım KEREM! Ruhun şad olsun. Hayattaki bir saatlik dostum; bana yıllardır yaşattığın tecrübeyle dost kalan dost.


MUTLAKA 2-3 Ayda bir bu yazıyı okurum ben. Size de tavsiye ediyorum.
Dostluk her gün 2-3 kere telefonla konuşmak değildir...
Dostluk yapılması gereğine inanılan telefon görüşmeleri sırasında diğer insanların dedikodusunu yaparak karşılıklı bir şeyler paylaşıldığını zannetmek değildir...
Dostluk; dost bildiğin kişinin en ince detaylarını bilme ihtiyacı ve gereği değildir... Dostluk; dost bildiğin kişinin senin en karışık detaylarını bilmesi gerektiği de değildir...
Dostluk her hafta 3-5 kere görüşmek değildir...
1 ay, 1 sene, 5 sene seni aramayan, senin de aramadığın bir insanı birdenbire arayıp, dertleşmek, hatır sormak istersen ve o insan da seni geri çevirmez ve sanki daha az önce konuşmuşsun gibi kaldığınız yerden konuşmaya devam ederse ve daha da önemlisi bu 1 ay, 1 sene, 5 sene ayrılığa rağmen bu insanın başı gerçekten sıkıştığında yardımına koşacak ilk insanlardan biriysen ve aynı şekilde onun da öyle olduğunu biliyorsan EMIN OL Kİ O kişi senin DOSTUNdur... Sen de O'nun...

"Her tür ilişki avuç içinde duran kum taneleri gibidir. Avucumuzu sıkmadan, gevşekçe tutarsak, kum taneleri kaymaz, durur. Avucumuzu kapatıp, sıkmaya başladığımız an kum taneleri parmaklarımızın arasından akmaya başlar. Bir kısmını tutmayı başarsanız da, çoğu akıp gider. İlişkiler de böyledir. Esneklik varsa, diğer insana saygı duyuluyor ve özgürlük tanınıyorsa ilişkiler bozulmaz. Ama diğer insanı çok bunaltırsanız ilişki de yavaş yavaş bozulur ve biter. Hayatta pek çok insanla karsılaşırsın. Ama sadece gerçek dostlar senin kalbinde bir iz bırakır."

GERÇEK DOSTLARINIZI BULUP HİÇ KAYBETMEMENIZ DİLEĞİYLE!!!

Google Chrome

Google Chrome 2.0.159


Google Chrome minimal tasarımıyla son derece pratik bir alternatif bir web tarayıcısı. İnternet kullanımının yaygınlaşması ve gelişmesiyle birlikte bu alanda en önemli yapılardan olan web tarayıcılarının rekabetine bir yenisini ekleyen internet devi Google programın hızlı, basit ve güvenli yapısını ön plana çıkarıyor.

http://www.fulldepo.com/engine/go.php?url=aHR0cDovL2RsLmdvb2dsZS5jb20vY2hyb21lL2luc3RhbGwvMTU5LjAvY2hyb21lX2luc3RhbGxlci5leGU%3D

.

AŞK BAZEN GİTMEKTİR



Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına.Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,yüreğindeki duruluğa.
Demiş ki suya : Gel AŞKIM ol, Hayatıma anlam veren mucizem ol.
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa, al demiş yüreğim senin olsun.
Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına.Zamanla su buhar olmaya,ateş ise kül olmaya başlamış.

Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı.
Su, ateşi söndürmemek için almış başını gitmiş uzak diyarlara..Ateş terkedilişine çok kızmış, yakmış ormanları, suyu aramış heryerde.
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu.
Bakmış suyun o duru gözlerine,biraz kırgın, biraz hırçın, anlamış kavuşamıyacaklarını.
Ve o an ; aşkın bazen gitmek olduğunu. Ama gitmenin yitirmek olmadığını birkez daha anlamış.
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla
TIPKI BENİM GİBİ.İşte o zamandan beridir ki: Ateş sudan,su ateşden kaçar olmuş.

Ateşin yüreğini, sadece su.
Suyun yüreğinide Sadece ateş alır olmuş.

23 Şubat 2009 Pazartesi

Çok Güzel Hareketler Bunlar !

sovereign

OSCAR 2009

OSCAR 2009 - 81. OSCAR ÖDÜLLERİ



En iyiler heykelciklerini aldı... 81. oscar töreni bugün sabaha karşı yapıldı.
Tören tam anlamıyla beklendiği gibi geçti. En iyi yabancı filmini Beşirle Vals'ın alamaması dışında hiçbir sürpriz yaşanmadı. Slumdog Millionaire önümüz hafta Milyoner adıyla vizyona girecek olmasına rağmen şanslı olarak daha önce izleme imkanı buldum. Bir film daha gerçekçi olamazdı. Kimi eleştirmenler, filmin fakir olduğu, oscarlık bütçe harcanmadığı kanısında hemfikirdi. Ee efendim, fakir Mumbai fakir Hindistan'ı tüm zenginlikleriyle mi gözler önüne sereceklerdi? Milyoner Danny Boyle'siyle kimilerinin favori gösterdiği David Fincher'ı da en iyi yönetmen dalında sollayarak onlara iyi bir ders verdi.
Hatta bazı eleştirmenler olayın boyutunu iyice aşıp, Milyoner ödülleri topladıkça çileden çıkarak , " bu film bu ödülleri alıyor ama Mumbai hala fakir, insanlar arasında yine uçurum farklar var " diyerek tabiri caizse filmi suçladı. Yahu ne diyeyim ki insaf. Filmin amacı yardım etmek değil dostum, yardım ettirmek.
Sonuç olarak film; yönetmen, kurgu, müzik, yapım ....yani filmle ilgili en önemli ödülleri topladı. En iyi kadın hakkında fazla söze gerek yok, Winslet çoktan haketmişti. En iyi erkekte de sean penn bir kez daha oscarı kaldırmayı bildi. Makyajda Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi, animasyonda Wall-e'nin alacağı da çoktan belliydi. Bana göre tek sürpriz " üç maymun " la aday olmanın eşiğine yaklaştığımız en iyi yabancı kategorisinde Beşirle Vals'ın ödülü alamaması oldu. Departures ödülün sahibiydi. İsrail'in savaş karşıtı filminin animasyon olması sanırım bunda etkendi.










Oscar ödüller ile ilgili daha fazla ayrıntı için tıklayın !