Bu, uzayın bir tür yin yang sembolü sayılan bir yanı kapkara, bir yanı buz beyazı uyduyu
inceleyen bilim insanlarının vardığı sonuç. İapetus’un tuhaf renkleri Giovanni Cassini’nin
1671’de onu bulmasından bu yana gizemini koruyordu. Araştırmacılar şimdi bunun
kaynağını bulduklarını düşünüyorlar: Satürn’ün etrafındaki yeni keşfedilen devasa toz halkası (Güneş Sistemi’ndeki en büyük halka). İçindeki uyduların tozundan
beslenen halka, düzenli olarak İapetus’un bir zamanlar temiz olan yüzüne kir depoluyor.
Halka çok soluk ancak büyük. Satürn’ün bir diğer uydusu olan Phoebe’nin 17 milyon kilometre ötesine kadar uzanıyor. Bu halkanın yanında rekorun önceki
sahibi, Satürn’ün Enceladus uydusunun buzlu gayzerlerinin meydana getirdiği tozlu “E halkası” cüce gibi kalıyor. Fakat mikrometre boyutlarındaki tozlar halkada sonsuza kadar durmuyor ve halkanın iç kısımlarına doğru sürüklenerek karşılaştığı ilk büyük cisim olan İapetus’un gezegene bakmayan yüzünü kaplıyor.
Hamilton ve çalışma arkadaşları tozun kaynağının da izini sürdüler. Phoebe’nin
de dahil olduğu en az üç düzine şekilsiz (küre şeklinde olmayan) uydu, dev
halkanın içinde farklı yörüngelerde hareket ediyor. Kuyrukluyıldız ve asteroitler bu
uydulara çarptıkça bazı parçalar kopuyor. Kopan bu parçalar birbirine çarparak ve
bölünerek daha fazla uyduya çarpıyorlar. Yani bu şekilsiz uyduların parçalanmaları
İapetus’un gezegene bakmayan yüzüne toz yağdıran halkayı oluşturuyor.
Bu toz oluşturan parçalanmalar Satürn’den başka gezegenlerde de
meydana geliyor olabilir. En dış dört gezegenin hepsinde toz oluşturan birçok
şekilsiz uydu bulunuyor. Araştırmalar, Titania ve Oberon’un gezegene bakmayan
yüzlerinin diğer yüzlerinden daha koyu renkli olduğunu gösteriyor. Voyager
araştırmalarında çalışan bilim insanları da benzer bir durumu Jüpiter’in en büyük
dış uydusu olan Callisto’da gördüler. Bu yüzden Bugatti ve arkadaşları İapetus’un
komşuları tarafından yüzüne toz atılan tek uydu olmadığını söylüyorlar.